Pkk’yi kuran kadroların 68 kuşağından ve sol-sosyalist dünya görüşünden etkilendikleri, 4 parçalı Kürdistan’da bağımsız sosyalist bir devlet kurmak amacıyla yola çıktıkları bilinen şeydir.
Sosyalizmin sembolize olduğu Sovyetler Birliği (SSCB) o zamanlar ayaktaydı ve 70’lerin ortasıydı. Kimsenin aklına 15 yıl sonra koca SSCB’nin çökeceği gelmiyordu doğal olarak.
Tarihte tasavvur edilenle pratik her zaman örtüşmüyor tabii! Sosyalist ülkeler günbegün kan kaybetmiş, 90’lı yılların başında Sovyetler Birliği çökmüş, PKK de bayrağındaki orak- çekiçi çıkarmıştır.
Gerek PKK olsun gerekse de Türkiyedeki diğer radikal sol örgütler olsun, devletle mücadelelerinde “özgürlük” kavramına hep özel bir vurgu yapmışlardır. Her örgütün mottosu “Özgürlük” olmuştur diyebiliriz. PKK’nin aylık yayın organı “Özgür Halk”, günlük gazetesi “Özgür Gündem”di.
Özgürlük sözcüğü telaffuz edildiğinde insanın içi şenleniyor. Kim istemez ki özgürlüğü?
Evet, özgürlük güzel şey…
Umut vaad ediyor…
Yarınların güzel olacağını müjdeliyor…
Mücadelenin motor gücü oluyor…
Dağa çıkan, devletle çarpışan 18’lik delikanlıların kanına giriyor; düşlerini süslüyor…
Çekici şeydir özgürlük…
İyi güzel de…
Acaba cidden sol örgütler ve Pkk, özgürlük kavramını ne kadar içselleştirdi?
Kilosu kaç paradır özgürlüğün?
Solcuların, Pkk’lilerin özgürlüklerle pratikteki sınavı nasıldır?
Bu sorulara şu cevabı vermek mümkün: Özgürlüğün Pkk’de ve Türkiyedeki sol örgütler nazarında beş kuruşluk değeri yoktur. Kimse kendini kandırmasın ve “sosyalizm”, “devrim” gibi şatafatlı sözler etmeyi özgürlüklerin sigortası gibi göstermesin. Ne örgütlerin o anlı şanlı isimleri, ne de dergilerinde, gazetelerinde kullandıkları dil bizi ikna edebilir buna.
Eğer Pkk’de ve Türkiyedeki sol örgütlerde özgürlüğün serencamını merak ediyorsanız size çok kestirmeden şunu önereceğim: Aytekin Yılmaz’ın kitaplarını okuyun, şayet O’nun kitaplarında yazılanları çürütebiliyorsanız ne âlâ, yok çürütemiyorsanız, lütfen ezberlerinizle yüzleşin.
Sadece bu mu?
Yine Selim Çürükkaya, Pkk’yi kuran kadroların tek tek akibetini yazdı (Susmak Ölmektir), eğer yalanlayabiliyorsanız, çıkın yalanlayın, gerçek öyle değil, deyin. Resmi tarihin bir de “gayrı resmi tarihini” yazanlar çıkıyor işte!
Tüm bu yazılan-çizilenlere gözlerinizi kapatır, kalabalıklara karışmanın konforuna sığınırsanız, o da sizin bileceğiniz iş.
Ne demişti Eric From: “Çağdaş insan hâlâ kaygılı; özgürlüğünü çeşit çeşit diktatöre teslim etmeye doğru gidiyor; ya da kendisini makinanın küçücük bir çarkına dönüştürmüş, karnı tok, sırtı pek, ama özgür bir insan değil de bir robot haline gelerek bu özgürlüğü yitirmek yönünde ilerletiliyor.”(*)
Özgürlük dediğiniz şey gazete ve dergilerin sütünlarında kelimelerle parlatılacak şey değildir. Bunu artık görmemiz, anlamamız gerkirir.
O gazetelerin, o dergilerin yazdıkları değil, pratikleridir asıl olan.
Özgürlüklerin yaşanması, demokrasi kültürünün bir yerde var olabilmesi için temel şartlar vardır. Bunlar olmadan asla ve kat’a özgürlükler olmaz, demokrasi olmaz!
Birazdan madde madde sıralayacağım şeyler eğer bir yerde uygulanmıyorsa, orada demokrasiden, özgürlükten bahsetmek mümkün değildir.
Nedir bu şartlar?
Bir yerde demokrasinin olması için:
-Serbest seçimler olacak
-Yargı bağımsız olacak
-Basın özgür olacak
-Kuvvetler ayrılığı olacak
-Hesap verirlik olacak
-Sınırsız güç yerine kişilerin ve kurumların gücü sınırlanacak
-Denetim ve denge sistemi olacak
-Kurumlar ve kurallar işleyecek
-Liyakat sistemi işletilecek- adam kayırmaca olmayacak
– Bireysel özgürlükler el üstünde tutulacak
-Partiler lider partisi olmak yerine kuralların işletildiği, kurumların önemli olduğu partilere dönüşecek
-Dinsel dogmalar yerine bilimsel eğitim olacak
Evet, bu saydığım şartlar günümüzün gelişmiş toplumlarında az çok riayet edilen şartlar.
Siz gerek Türkiye solunda, gerekse de Pkk (Hdp) basınında bu konuları ısrarla yazan çizen birilerini gördünüz mü?
Yok!
Pkk’nin güdümündeki gazeteri okuduğunuzda keçileri kaçırmamanız elde degil. Yukarda sıraladığım konuları işlemeyi bir tarafa bırakın, deli saçması şeyleri kitlelere pompalayarak milleti embesil yerine koyuyorlar.
Mustafa Karasu’nun “Karısız, kocasız bir toplum” ucubeliği mi dersiniz,
Demokratik-ekolojik konfederal sistem mi dersiniz,
Öcalan’ın sözümona tezlerinin sadece Ortadoğu için değil, dünya için de ne büyük bir nimet olduğu yağcılık yarışını mı dersiniz…
Hangi birini alacaksınız?
Dünyanın medeni ülkeleri, İsveç’i, Almanya’sı, İsviçre’si, Danimarkası neler konuşuyor, gazeteleri neler yazıyor, bizim hevaller gazetelerinde neler yazıyorlar?
Ya bu devletler Pkk’deki demokrasiyi örnek almalılar ya da tersi; Pkk ve Kürtler o ülkelerin demokrasisini örnek almalı.
Karar vermemiz lazım!
Ya biz İsviçre’nin, Danimarka’nın demokrasisini alacağız ya da onlar PKK’nin uygulamlarını esas alacaklardır.
Medeni dünya yukarda sıraladığım kavramları önemsiyor. Pkk basını ise bu kavramları ağzına almıyor. Konfederalizm diyor, ekolojik demokratik toplum diyor, halklar konfederalizmi diyor, karısısz kocasız toplum diyor. Yine en somutu, elle tutulanı ve net olarak anlaşılanı ise karısız, kocasız toplum olanı oluyor. Çünkü kullandığı diğer kavramlar hiçbir karşılığı olmayan, göz boyamaya yönelik, kitlelerin eşeleyip anlamaya çalışmadığı genel geçer laflar. Tüm bu zırvaları sıralamakla demokrat olunsaydı bugün Pkk demokratın en hası olurdu. Demokrat olmanın koşullarını medeni dünya tecrübe etti ve bunları ülkelerinde uyguluyorlar. Dünyayı yeniden keşfedecek değiliz.
Bakın, size KCK madde 11’i kopyalayıp aynen buraya yapıştırıyorum, kullanılan kavramların medeni dünyanın kullandığı kavramlarla bir ilgisini bakalım bulabilecek misiniz?
Demokrasinin yaşanabilmesi için yukarda saydığım maddeler ne diyorsa, bu metin o maddelerin tam tersini söylüyor. Buyrun, okuyalım ve okurken de Tayyip Erdoğan’ın tek adamlığına neden Pkk’li hevallerin tek kelime söylemeye hakları olmadığını da akıldan çıkarmayalım derim.
Madde 11
Reberiya Koma Civakên Kurdistan
Koma Civakên Kurdistan (Kürdistan Demokratik Toplum Konfederalizmi) kurucusu ve Önderi, Abdullah Öcalan’dır. Ekolojiye ve cinsiyet özgürlüğüne dayalı demokrasinin felsefik, teorik ve stratejik kuramcısıdır. Her alanda bütün halkı temsil eden önderlik kurumudur. Kürdistan halkının özgür ve demokratik yaşamına ilişkin temel politikaları gözetir ve temel konulardaki en son karar merciidir. Kongra Gel Genel Kurul kararlarının demokratik, ekolojik ve cinsiyet özgürlükçü devrim çizgisine uygunluğunu gözetir. Yürütme Konseyi Başkanını görevlendirir. Temel konulara ilişkin Yürütme Konseyi kararlarını onaylar.
Evet, işte bu Pkk demokrasisi oluyor.
Sesinizi çıkarmaz, kalabalığa uyarsanız yurtsever olursunuz, devrimci sayılırsınız.
Karşı çıkarsanız, bunun kölelik düzeni olduğunu söylerseniz “hain” olursunuz.
Tam da Fuat Çavgun’un söylediği gibi : “PKK’de insan erken xain oluyor”
Peki nedir çözüm?
Yapılacak şey şudur: 70’li yıllara takılmış kalmış eski sol jargona ve mahalle baskısına aldırmaksızın medeni dünyanın kavramlarını yüksek sesle dillendirmek.
Dikdatörlüğe, tek adamcılığa karşı çıkmanın yolu, yukarda saydığım medeni dünyada savunulan maddeleri ısrarla tekrarlamaktır. Özgürlük dediğiniz şey bahsini ettiğim şeylerin uygulanmasıyla hayat bulabilir. Liberal, liboş vb. küçümseyici laflar bizi bu değerleri savunmaktan alıkoymamalıdır.
Bu değerleri savunmak biraz da liberalizmi savunmaktır. Utanmaya gerek yok beyler, sosyalizm kaybetti çoktan.. Gelin açık seçik yukardaki maddeleri liberal talepler diye küçümsemeden her zaman ve her yerde tekrar edelim.
Ekolojik, demokratik konfederalizm diyenler sizi kandırıyorlar. Bu kadar net, bu kadar basit. Nokta.
(*) Özgürlükten Kaçış, Eric From